Sevgili dostlar merhaba;
Naber?
Ben artık dayanamıyorum, sabrım
kalmadı dostum yaa ne yapacağım böyle. Daha iki gün var stajımın bitmesine.
Koskoca bir ay geçti bu hafta geçmek bilmiyor yahu! İşim olsa tamam ama
yapacağım herhangi bir iş de yok. Ayrıca sürekli blogla ilgilenmek için de hiç
elverişli bir konumda oturmuyorum. Fotoğraf düzenlerken baya sıkıntıya
giriyorum. Genelde insanların toplantıya gittiği, öğle arasına çıktığı
zamanları kolluyorum.
Buraya gelmek için her
sabah binbir zorlukla kalkmama rağmen, yoluma güzellikler katan bir yer var
benim. Gittiğim ilk gün fark etmedim. Bir parkın kenarından geçiyorum, köprüden
geçtikten sonra servisi beklediğim yere geliyorum. Köprüden sonraki o yol benim için yolun
kenarındaki tel örgü ve hemen dibinde bitmiş gereksiz otlar olan bir yerden
ibaretti.
İkinci ya da üçüncü gün olacak bir şey fark
ettim. O tel örgülerin arkasında yeşillikler devam ediyordu. Çeşit çeşit bitki
vardı içeride küme küme. İlk gördüğümde ‘burası sera mıymış?’ diye geçirdim
içimden. Dikilmek için topluca üretilip satılıyor diye düşünüyordum oradaki
bitkiler için. Baya da güzel düzenlemişler mini bir havuzu ve çardağı olan bir
yer.
O an neye odaklandıysan
ondan başka bir şey fark edemiyorsun işte. İlk iki gün görmedim bile hemen
yanından geçtiğim bahçeyi. Neyse yeteri kadar uzattım lafı fotoğraflara geçelim artık. Bol bol fotoğraf çektim.
Resim 1: Önünden geçtiğim park.
Resim 2: Köprüye çıkarken parkın görüntüsü.
Resim 3: Köprünün üzerinden parktaki çardak.
Nasıl güzel görünüyor değil mi? Sabah sabah insanın uykusu da olunca gidip yeşilliklere uzanası geliyor.
Resim 4: Köprünün diğer ucunda başlayan teller.
İnsanın nasıl ilgisini çekebilir ki bunlar.
Resim 5: Aslında orada olanlar.
Resim 6: Sadece yeşillik değil bir sürü de tavşan var.
Resim 7: Bunlardı işte benim sera diye düşünmeme sebep.
Resim 8: 'İnsanların sabah sabah ne yapıyo bu manyak' bakışları altında soktum fotoğraf makinemi tellerin arasına. Mini mini çamlar çok şirin yaa. Pek gözükmemiş ama tam ortada minik mavilik var orası havuzun olduğu yer. Hemen arkasında da yeşil bir çatı var orası da çardağın olduğu yer.
Resim 9: Dümdüz yola bakarsan göreceğin manzara da bu şekilde.
Resim 10: Tam ben buradayken bir tavşan yan taraftan önümdeki bitkilerin arasına hoplaya zıplaya geldi.
Resim 11: Böyle büyük büyük ağaçların gölgesinde kümelenmiş bitkilerin her biri ayrı bir çeşit. Onların o toplu görünümünü canlı canlı izlemelisiniz içiniz huzurla dolar.
Resim 12: Sürprizzzzzzz.....
Fotoğraf çekmeyi bitirip yürümeye devam ettiğimde bir de baktım ki ne var?
Resim 13: O kadar masum o kadar sevimli ki anlatamam.Günün sürprizi oldu benim için.
Resim 14: Birden bire fotoğraf çekip elimi uzatınca korkuttum yavrucağı, atlayıverdi bahçeyle yol arasındaki çöplüğe. Bir süre bekledi orada bende durdum rahatsız etmeden izledim onu.
Resim 15: O da beni uzun uzun izledi, sonra alıştı tekrar çıkmaya karar verdi.
Resim 16: Parmaklıkların arasında dolaşırken sürekli de kendni kaşımaya çalışıyordu. Sanırım bitli pireli :)
Resim 17: Açık sarı renkli cinsiyetini bilmediğim yavrucuk bana alıştı elimi uzatınca korkmaz oldu. Hatta parmağımla kafasına dokundum ama çekti kendini hemen. Tam birbirimizi sevmeye başlamıştık ki bir baktım servis gelmiş arkamda. Mecburen ayrıldım.
Aslında atsaydım çantamın içine, alsaydım yanıma diye düşündüm ama fabrikaya getirip kediyi ne yapacağım. Yakınlarda büfe yoktu yemek almak istedim ama hiç bir çare bulamadım. Bırakıp giderken çok üzüldüm.
Bundan sonra yanımda birazcık kedi-köpek maması mı taşısam. Böyle durumlarda yardımcı olabilmek için. Olabilir ama her zaman da taşımak zor olur tabi.
:) Her sabah yolumu güzelleştiren şeyler işte bunlar. (:
:)(: